Üç Beş
Kişi romanı edebiyatımızda önemli yeri olan Adalet Ağaoğlu tarafından yazılmış
olup ilk yayınlanma tarihi 1984’tür. Farklı anlatım tekniği ile göze çarpan
eser, 1980 öncesi karakterleri çalışır. Türk tarihinin çalkantılı dönemlerinde
ele alınan 5 karakter birbirine bağlıdır. Eser Eskişehir, İstanbul ve gece
teması üzerinde şekillenir. Dönemin olayları eserde baş köşeye oturmasa da
bunun yerine sık sık bugün kaç ölü, kaç yaralı soruları yer almakta. Bu da
inceden inceye okuyucuya tarihi gerçekleri hatırlatıyor. Bunun yanı sıra
kadının toplumdaki yeri de sorgulanmakta. Eserin dili ne sade ne de ağdalı.
Olaylar kısa bir zaman içerisinde gerçekleşse de sık sık geri dönüşlere
başvuruluyor ve ihtimal dahilinde olan senaryolar gerçekten yaşanıyormuşçasına anlatılıyor
sonra gerçeğe dönülüyor. Bu da eserin derinliğine katkı sağlıyor ve okuyucuyu
zorluyor. Anlatım tekniğindeki bu tarz farklılıklar ilk başlarda eserden
uzaklaştırsa da alıştıktan sonra akıcılığa kendinizi bırakıyorsunuz.
Okuyucuyu
harekete geçmeye iten muhteşem bir girişle başlıyor kitap. Harekete geçen bir
diğer kişi ise Eskişehir’in prensi Murat. Ablası Kısmet’ten İstanbul’a
geleceğine dair bir telgraf alıyor. Bu telgrafın etkisi karakter üzerinde hayli
fazla, bu bilgi ile ne yapacağı ile ilgili derin bir muhakeme içerisine
giriyor. Sonunda ablasının eski sevgilisi ve önceden ablası buraya gelirse
haber vermesini söyleyen Ufuk’u bulmaya karar veriyor. Murat’ın bir zamanlar
onu destekleyen bir arkadaşına borç ödeme şekli bu. Bu yolculukta ailesi ile
ilişkileri, müzik hayatı ve Selmin’le arasında yaşananlara değiniliyor. Murat
zincirlerinin ne olduğunu çözemeyen ve bu yüzden de onları kıramayan pasif bir
karakter. Kısmet istediği hayat için çok geç mücadele etmeye karar veren bir
kadın. Arkadaşı, yetim olan Kardelen ise mücadele etmeyi seven ve hayata meydan
okumuş bir kadın. Hayatındaki erkeklerle olan ilişkileri konu edinmiş. Kardelen
tutku ve sevginin ayrımını yapıyor Murat ve Tahsin karakterleri üzerinden.
Ferit Sakarya karakteri ise çoğu kişinin saygı duyduğu, sorgulanmayan fikirleri
olan, memleket meselelerine eğilmiş, yurt dışında eğitim görmüş, saygın
insanlardan biri. Aslında çoğu kötü sonuçları olan olaylara dur diyebilecek bir
karakterken pasif kaldığını görüyoruz ama her bireyin kendi hayatını
şekillendirmesi gerek. Murat dayısından nefret etmek yerine onu rol model
alabilir veya içindeki tutukluğu başka türlü kırmaya çalışabilir, Kısmet ise
Kardelen gibi aşk konusundan cesur olabilirdi.
En çok
etkilendiğim cümlelerden biri İnsanın yaşamında hoşnut edilmeye değer üç beş
kişinin kalmış olması az şey midir? idi. Benim gözümde, romanda çoğu yerde
kopukluklar olsa akıcılığından bir şey
kaybetmemiş. Geçmişe dönüşler ve ihtimallerin gerçekleşen olay anı ile
harmanlanması yazarın kafa karışıklığından değil de bile isteye bu tekniği
kullandığını hissettiriyor. Bu yüzden çok iyi dokunmuş bir eser okuduğumu
düşünüyorum. Karakterlerin bazıları birbiriyle bağlantılı ama anı zamanda
ayrıydı. Yazarın yaptığı psikolojik çözümlemelerde bunu fark etmek mümkün.
Eserden okuyucunun günlük hayatına yardımcı olabilecek dersler çıkarmak da
mümkün. Mesela insanların destek isteyebileceği ve alacağı üç beş kişinin
muhakkak olması gerektiği, toplumsal olaylardan ve iletişimden kopukluğun
zararlı olabileceği, kişinin kendisini tanıması ve önceliklerini belirlemesinin
önemi gibi.
Sevgiyle kalın, sevdiklerinize ve kendinize çok iyi bakın. ✋
Sevgiyle kalın, sevdiklerinize ve kendinize çok iyi bakın. ✋
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder