27 Mayıs 2020 Çarşamba

ÜÇ BEŞ KİŞİ ROMANI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME


Üç Beş Kişi romanı edebiyatımızda önemli yeri olan Adalet Ağaoğlu tarafından yazılmış olup ilk yayınlanma tarihi 1984’tür. Farklı anlatım tekniği ile göze çarpan eser, 1980 öncesi karakterleri çalışır. Türk tarihinin çalkantılı dönemlerinde ele alınan 5 karakter birbirine bağlıdır. Eser Eskişehir, İstanbul ve gece teması üzerinde şekillenir. Dönemin olayları eserde baş köşeye oturmasa da bunun yerine sık sık bugün kaç ölü, kaç yaralı soruları yer almakta. Bu da inceden inceye okuyucuya tarihi gerçekleri hatırlatıyor. Bunun yanı sıra kadının toplumdaki yeri de sorgulanmakta. Eserin dili ne sade ne de ağdalı. Olaylar kısa bir zaman içerisinde gerçekleşse de sık sık geri dönüşlere başvuruluyor ve ihtimal dahilinde olan senaryolar gerçekten yaşanıyormuşçasına anlatılıyor sonra gerçeğe dönülüyor. Bu da eserin derinliğine katkı sağlıyor ve okuyucuyu zorluyor. Anlatım tekniğindeki bu tarz farklılıklar ilk başlarda eserden uzaklaştırsa da alıştıktan sonra akıcılığa kendinizi bırakıyorsunuz.
Okuyucuyu harekete geçmeye iten muhteşem bir girişle başlıyor kitap. Harekete geçen bir diğer kişi ise Eskişehir’in prensi Murat. Ablası Kısmet’ten İstanbul’a geleceğine dair bir telgraf alıyor. Bu telgrafın etkisi karakter üzerinde hayli fazla, bu bilgi ile ne yapacağı ile ilgili derin bir muhakeme içerisine giriyor. Sonunda ablasının eski sevgilisi ve önceden ablası buraya gelirse haber vermesini söyleyen Ufuk’u bulmaya karar veriyor. Murat’ın bir zamanlar onu destekleyen bir arkadaşına borç ödeme şekli bu. Bu yolculukta ailesi ile ilişkileri, müzik hayatı ve Selmin’le arasında yaşananlara değiniliyor. Murat zincirlerinin ne olduğunu çözemeyen ve bu yüzden de onları kıramayan pasif bir karakter. Kısmet istediği hayat için çok geç mücadele etmeye karar veren bir kadın. Arkadaşı, yetim olan Kardelen ise mücadele etmeyi seven ve hayata meydan okumuş bir kadın. Hayatındaki erkeklerle olan ilişkileri konu edinmiş. Kardelen tutku ve sevginin ayrımını yapıyor Murat ve Tahsin karakterleri üzerinden. Ferit Sakarya karakteri ise çoğu kişinin saygı duyduğu, sorgulanmayan fikirleri olan, memleket meselelerine eğilmiş, yurt dışında eğitim görmüş, saygın insanlardan biri. Aslında çoğu kötü sonuçları olan olaylara dur diyebilecek bir karakterken pasif kaldığını görüyoruz ama her bireyin kendi hayatını şekillendirmesi gerek. Murat dayısından nefret etmek yerine onu rol model alabilir veya içindeki tutukluğu başka türlü kırmaya çalışabilir, Kısmet ise Kardelen gibi aşk konusundan cesur olabilirdi.
 En çok etkilendiğim cümlelerden biri İnsanın yaşamında hoşnut edilmeye değer üç beş kişinin kalmış olması az şey midir? idi. Benim gözümde, romanda çoğu yerde kopukluklar olsa  akıcılığından bir şey kaybetmemiş. Geçmişe dönüşler ve ihtimallerin gerçekleşen olay anı ile harmanlanması yazarın kafa karışıklığından değil de bile isteye bu tekniği kullandığını hissettiriyor. Bu yüzden çok iyi dokunmuş bir eser okuduğumu düşünüyorum. Karakterlerin bazıları birbiriyle bağlantılı ama anı zamanda ayrıydı. Yazarın yaptığı psikolojik çözümlemelerde bunu fark etmek mümkün. Eserden okuyucunun günlük hayatına yardımcı olabilecek dersler çıkarmak da mümkün. Mesela insanların destek isteyebileceği ve alacağı üç beş kişinin muhakkak olması gerektiği, toplumsal olaylardan ve iletişimden kopukluğun zararlı olabileceği, kişinin kendisini tanıması ve önceliklerini belirlemesinin önemi gibi.

Sevgiyle kalın, sevdiklerinize ve kendinize çok iyi bakın. ✋




Hiç yorum yok: